Lagerfeld

Karl Lagerfeld’in fotoğrafçılığı hakkında bilgimiz yoktu; Paris, Pinacotheque’indeki sergisini izleyene kadar.

Lagerfeld’in popüler profili, bilindiği üzere, moda tasarımcısı olması…İkona dönüşmüş, basında sürekli yer alan, daha çok geçen yüzyılın erkek modasının Art Deco çeşitlemesi gibi duran siyah beyaz  kıyafeti, siyah gözlükleri, beyaz uzun saçları herkesin malumu. Kariyeri süresince kazandığı şöhret, başarı göz önüne alındığında, gençliği, özellikle doğum tarihi konusunda “en vogue” ketumluğu yaşının bilinmemesi yönünde tipik bir davranış gibi görünüyor.

1930’lu yıllara tarihlenen doğumu, savaş başladığında bir çocuk, bittiğinde ise ergenlik veya hemen öncesinde olduğunu düşündürüyor. Lagerfeld, “”Dünya’ya bir camın arkasından baktığını, savaşın sonuna kadar Hamburg’da yaşadıklarını, savaş olduğunun bile pek farkında olmadığını” söylemiş (bit.ly/1WMLgk6; bit.ly/1TlMzGR). Başka bir deyişle, çocukluk ve özellikle aile kökenleri babında belki de bilinmesini istemediği bir şeyler varsa da, bu bizi hiç ilgilendirmedi. Bizi ilgilendiren 19.yy sonunun anıları ve Weimar Cumhuriyeti’nin ürünleri ile dolu bir Almanya’ya gözlerini açmış olması ve Hitler Almanya’sının aslında Avrupa’nın geri kalanından pek de farklı olmayan estetik bağlamı içinde büyümesiydi (burada bir parantez açalım ki, Nazizm’in avant-garde sanata karşı şiddet dolu tutumu, bu sanatın alımlanmasını ne derece engelleyebilmiştir; bu konuya başka notlarda değineceğiz). Başka bir deyişle Kaiser’in Jugendstil’inin, modası geçmiş 19.yy Barok’unun, Weimar’ın Ekspresyonizm’inin, 2 savaş arası dönemin Konstrüktivizm’inin farklı tezahürlerinin, Rifenstahl’ın Klasisizm’inin, savaş sonrasında Pop’un, Brütalizm’in hem tezahür, hem de anksiyetelerinin  profesyonel yaşamının dışındaki estetik üretiminde (hiç kuşkusuz gelişme döneminin ruhuna bıraktığı izlerin en belirgin şekilde görüneceği üretim alanı) görünmesi olasılığı…Bizi ilgilendiren buydu…

Bir Alman Evi adındaki fotoğraf albümü, Prusya geleneğinden gelen bir mekan, mimarlık beğenisinin duruluğunda ağır başlı Barok bir bağlamı, Schinkel’vari, indirgenmiş bir Neoklasisizm’inin çerçevesi ile sunuyor. Casa Malaparte gibi diğer albümleri de Lagerfeld’in gözünün veya tinselliğinin belli bir mekana ilişkin nasıl yapılandığını gösteriyor. Bir örnek vermek gerekirse, bu yapılanma kesinlikle mimari değildir. Villaların hiçbirisi bütün olarak görülmez bu fotoğraflarda. Bazen yaşanmışlıklarını en çok gösteren bir banyo detayı, salon köşesi, bodrum kat görünüşü çerçevelenmiş, boş, insansız mekanların bazen en çok yok oluş, yıkıntı ve harabe duygusu veren çökmüşlüğü konu edilmiştir. Başka bir deyişle her villa aslen bütününün görülmesinin, anlaşılmasının imkansız olduğu bir Monad’dır. Tıpkı bir göz ve yüreğin anı, istek, imrenme ve beğenilerinin de bir Monad oluşturduğu gerçeği gibi…

Kitaplar için URL: —http://bit.ly/1SgIdzY— bit.ly/1PyE0m4

Devamında Lagerfeld’in fotoğrafları ile beraber, üzerlerine aşkınlığımızı “gösteren”, bazı kolaj kompozisyonlar da yer almakta…

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s