Bir Barok Kuyu gibi yaşadığımız dönem…
Bir kuyu evet; ama hareketli bir kuyu. Belki uğursuz bir mekanizma ile dönen bu alan, bir çeşit mutfak mikseridir. Fırına verilmeden, bir kez daha fırına verilmeden, sıcak su ile macunlaşması için hazırlanan bulamacın içinde, en yakın geçmişin sevimli, heyecanlı anlarının, alışkanlıklarının, vurdumduymazlığının ve eğlencesinin bir daha anımsanmasının işaret ettiği bir şeyler vardır. Örneğin bu en yakın geçmiş, aslında çok da yakın değildir; ya da, bize göre yakın değildir. Philippe Hallsman ve Henri Jacques Latrigue’in fotoğraflarına ait sergiler bunu düşündürdü bana. Latrigue Nice’de Maison de la Photographie’de idi; Hallsman’ı ise hem Paris Galerie de Jeu de Paume, hem de Barcelona’da Caixa Forum’da görme olanağı buldum.
Latrigue’in fotoğraflarını daha birkaç hafta önce felaketin yaşandığı Promenade des Anglais adı verilen kordon boyuna yürüyerek 20 dakika mesafede, sakin ve ağaçların öğle sıcağını yumuşattığı bir binanın zemin katındaki galerilerde seyrettim. Yaşlı bir adam olarak ölümünden önceki fotoğraflarında bile var olan muzip yüz ifadesi ve bakışları ile yıkanmak için girdiği banyo küvetinde oyuncağını yüzdürürken babasının hediye ettiği fotoğraf makinesinin objektifine bakarak poz verdiği en erken fotoğraflarından birisinde bile uslubundaki gerçeküstücü tad ortaya çıkmış. Bu fotoğrafı elbette ki babasının yardımı ile çekmiş. Bir salonda, oyuncak araba koleksiyonunu fotoğrafladığı bir diğer çocukluk fotoğrafı ise bunun bir başka çok erken kanıtı.
Sonrasında hayatına giren kadınlar, eşi, oğlu ve birlikte iki savaş arası dönemde eğlence ve boşvermişliğin tadını çıkardığı ağabeyi, kuzenleri, diğer akrabalarından ibaret doyumsuz bir koleksiyonu izledim. Roaring Twenties’in Fransa perspektifi Latrigue’in deklanşöründe canlanırken neden bu savaş arası döneme bu derece ilgi gösterildiği sorusunu yürüdüğü zemine bile yabancılaşmış şehir hayaletleri, ya da benim gibiler için önemli kılıyor… Örneğin Chris Marker’ın bundan 13 yıl önce seyirci ile buluşan Bir Geleceğe Ait Anılar’ında, Denise Bellon’un iki dünya savaşı arasındaki döneme ait fotoğraflarında yakaladığı doğrusal zamanı aşkın melankolik geçmiş duygusuna benzer bir durum söz konusu değil burada. Ne de Nicole Védrès’nin Hitler’in ölümünden 2 yıl sonra kurguladığı La Belle Epoque dökümanterine bakarken, Yeni Dalga’nın entelijansiyasının hissettiği bellek anksiyetesi veya Tarihötesi olma hali söz konusu… Bu durum aslında tipik bir zihinsel spazma ilişkin semptomun göstereni. En yakın gelecekte bizleri bekleyen, gündelik yaşamın arkaik Hollywood komedilerinde oradan oraya koşuşturan aktörlerine döndürdüğü sıradan her insanın biraz sukunet bulduğu ve başta dijital medya olmak üzere ciğerlerine çektiği her türden medyatik anlama mesafe koyacak kadar nefesini tutabildiği anda fark edebileceği büyük felaketler dizisine ilişkin bir spazm bu. Gecenin yarısında uykudan uyandıran, ayağını uzatıp gevşemeğe çalışan genç veya yaşlı her bireyin alametlerini, uğursuz bir kehanete benzese de, aslında eğitilmiş zihinlerin kaygı sayesinde artık doğrusal bir zamanda var olmaması yüzünden dün ve yarını aynı çerçevede görmesinden kaynaklanan bir spazm. İşte Latrigue’in hüznü ancak bu durumu fark eden yabancılaşmış gözlerin fark edebileceği deklanşörünün bugün ilgi görmesi de belki bu yüzdendir. Onun imgeleri bir başkasının anılarıdır; Bazin’in Vedres’in yapıtı için söylediğini burada da tekrarlayabiliriz. Ama Latrigues’in anıları ile Bellon’un anıları burada üst üste çakışmışlar sanki. Yavaş yavaş kopulan tarih duygusu yakın geçmişe ilişkin her iki çerçeve dizisini de bir araya getiriyor.
Hallsman’ın retrospektifinin gücü, hiç kuşkusuz Hallsman’ın kariyerine paralel olarak, 2.Dünya Savaşı öncesindeki sınırlı sayıda olup, savaş sonrasında Dali’nin hem model, hem kurgucu, hem de ruhsal olarak şekillendirdiği gerçeküstücü yapıtları bir kenara bırakılırsa ağırlıklı olarak aktörler, aktrisler, sanatçılardan oluşan portrelere yaslanırken kendine özgü olarak medyatik hafifmeşrepliğe uygun buluşlarla renklenebiliyordu. Örneğin Marilyn Monroe, York Dükü ve Düşesi, Sophia Loren, Nixon gibi kişiliklerin havaya sıçradığı jumpology dizisi; veya Fernandel’in yüz hatlarında duygulara ilişkin mimiklerin belgelenmesinden oluşan French Man dizisi…

FRANCE. Paris. 1938. Madame MUTH. Contact email: New York : photography@magnumphotos.com Paris : magnum@magnumphotos.fr London : magnum@magnumphotos.co.uk Tokyo : tokyo@magnumphotos.co.jp Contact phones: New York : +1 212 929 6000 Paris: + 33 1 53 42 50 00 London: + 44 20 7490 1771 Tokyo: + 81 3 3219 0771 Image URL: http://www.magnumphotos.com/Archive/C.aspx?VP3=ViewBox_VPage&IID=2TYRYDJYGP8Z&CT=Image&IT=ZoomImage01_VForm